İslam’ın yaşlılık dönemine ve yaşlılara bakışı

İslam’ın yaşlılık dönemine ve yaşlılara bakışı

Değerli okuyucum.

İnsanın, ilgiye ve ihtimama muhtaç olduğu zaman dilimi olan yaşlılık dönemi üzerine en mânidâr ifadeler Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde bulunmaktadır dersek mübalağa etmiş olmayız. Zira yüce dinimiz İslam, insanın birtakım mahrumiyetler yaşadığı/yaşayacağı yaşlılık dönemini tüm gerçekliğiyle önümüze sunmakta ve kişiye, bir gün kendisinin de aynı dönemi yaşayacağını hatırlatarak, yaşlılara gereken değeri vermeyi ve muhtaç oldukları ihtimamı göstermeyi bir “Allah emri” olarak telkin eden bir dindir. İlgili ayetlerde ve bu ayetleri tebliğ eden Sevgili Peygamberimizin (sav) görüşlerini ihtiva eden hadislerde bu gerçeği müşahede etmek mümkündür. Şimdi bunlara değinerek konumuza devam edelim.

AYETLERDE YAŞLILIK VE YAŞLILAR

Kur’an-ı Kerim’de yaşlılık ve yaşlılardan bahseden birçok ayet bulunmaktadır. Gerek yaşlılık dönemi özelliklerini gerekse yaşlılık psikolojisini anlamamıza imkân veren bu ayetler şöyle sıralanabilir:

“Sizleri yaratan O’dur. Yaşlılık dönemine ulaştıracak, ömrünün son demlerindeki düşkünlük haline, bildiği şeyleri bilemeyecek hale geleceği günlere ulaştıran da O’dur” (Nahl, 70)

“Rabbin kesin olarak şunu emretmiştir: Sadece O’na kulluk edeceksiniz. Bir de anne babanıza iyilikte bulunacaksınız. Şayet onlardan biri ya da ikisi senin yanında yaşlanacak olurlarsa onlara “öf” bile deme! Onları azarlama; ikisine de güzel sözler söyle. Merhametle tevazu kanatlarını onların üzerine ger ve şöyle dua et: “Rabbim! Ben küçükken onlara bana nasıl şefkatle davrandıysalar şimdi Sen de onlara öylece rahmetinle muamele eyle.” (İsra, 23-24)

Kur’an-ı Kerim’de, bir evlada sahip olmak maksadıyla uzun yıllar dua eden ve sonunda duası makbul olan Hz. Zekeriya’dan, yine yaşlılık döneminde İsmail ve İshak isimli evlatlarına kavuşan Hz. İbrahim’den de bahsedilmektedir.

“Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd. Bu ayetler, Rabbinin kulu Zekeriya’ya rahmetinden bahsetmektedir. Hani o hafif bir sesle Rabbine şöyle niyaz etmişti: “Rabbim! Kemiklerim zayıfladı. Saçlarım ağardı. Ama ben Sana ettiğim dualar sayesinde hiç bedbaht olmadım.” (Meryem, 1-4)

“Bana yaşlılık dönemimde İsmail’i ve İshak’ı lütfeden Allah’a hamdolsun. Şüphesiz Rabbim her duayı işitendir.”(İbrahim, 39)

Yine Asr suresi, hayatın son demlerini çağrıştıran ikindi vaktinden bahsetmekle de yaşlılık dönemine işaret etmektedir. Bu surede, hayatın son dönemine yaklaşan insanların kaybetme durumu ile karşı karşıya olduğu vurgulanır. Bununla birlikte bu surede ortaya çıkan bir gerçek de şudur: Yaşlılık aslında bir bakıma dinî açıdan olgunluk dönemi olarak olumlu bir özelliğe de sahiptir. Çünkü faydalı ve güzel davranışlarda bulunmak, insanlara hakkı ve gerçekleri tavsiye etmek ve sabrı öğütlemek de yine yaşlılık dönemlerindeki insanların özelliklerindendir (Asr, 1-3). Nitekim Hz. Musa’nın kişiliğinde önemli etkileri bulunan bilge yaşlı durumundaki Hz. Şuayb’dan da Kasas Suresi 23-28. Ayetlerde genişçe söz edilmektedir.

HADİSLERDE YAŞLILIK VE YAŞLILAR

Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz, “büyüklere hürmet” konusunda birçok hadisiyle konuya dikkat çektiği için Müslümanlar bunu imanın şubelerinden biri olarak kabul etmişlerdir. Onun, konuyla hadislerinde de yaşlılık ve yaşlılar üzerine mesaj yüklü ifadeler bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı aşağıda sıralanmıştır:

“Küçüklerimize şefkat göstermeyen ve büyüklerimizin kadrini bilmeyen bizden değildir.” (Tirmizî, Birr 15; Ebu Davud, Edeb 58)

“Yaşından dolayı bir yaşlıya hürmet eden gence, Allah yaşlılığında hürmet edecek kimseleri nasib eder.” (Tirmizî, Birr 71)

“Annesi veya babası ya da her ikisi yaşlılık dönemlerinde kendisi yanında bulunup da onların hoşnutluğunu alarak cenneti kazanamayan kişiye yazıklar olsun.” (Müslim, Birr, 9)

“Allah’ım! Ömrün son demlerindeki düşkünlükten Sana sığınırım.” (Buhâri, Kitabu’d-Daevât, 6370)

“Sizden herhangi biriniz imam olduğunda namazı kısa kıldırsın. Zira cemaati içinde yaşlı olanlar vardır.” (Nesâi, İmâmet, 35)

YAŞLILIK DÖNEMİNDE MANEVİ DESTEĞİN ÖNEMİ

İnsanın temel birtakım bedensel/maddî ihtiyaçları ve tatminleri yanında inanma, bağlanma, sadâkat, dayanma, güvenme, korunma, dürüstlük, iyilik, doğruluk, adalete sahip olma vb. ruhsal/manevi ihtiyaçları ve tatminleri de vardır. Bu ruhsal yönelimler kişiyi, bilgiye, sevgiye, umuda, aşkınlığa, bağlanmaya ve şefkate ulaştırır. Ruh ve beden ikilisi, insan bütününü meydana getirdiği için bu ikiliden herhangi birine ait eksiklik ya da olumsuzluk bu bütünlüğün bozulmasına sebep olur.

Maneviyat olgusu, insanın sahip olduğu içten ve özgün bir kapasite olarak hayatın her alanında ona cesaret ve güven veren bir enerjidir. Kişinin maneviyatının yüksek olması, yapabilme ve başarabilme gücünün de yüksek olması demektir. Onun zaafa uğraması ise aynı şekilde kişide mutsuzluğa ve umutsuzluğa sebep olarak yapabilme ve başarabilme gücünü yok eder.

Önceden alınan yeterli ve sağlıklı bir din eğitiminin sağladığı dinî bilgiler, yaşlı insanlara bütünlük ve anlam kazandırma suretiyle değişim vasıtası olarak işlev görür ve yaşlıların hayatına canlılık getirir. Ayrıca onun hem bu dünyaya hem de ahiret hayatına hazırlama gibi bir işlevi de vardır.

Bir dinî inanca, manevi desteğe sahip olmak, yaşlıların hayatlarında onlara ölüm korkusunu hafifletme, arkadaşlık kurma, dinî etkinliklere karşı içten bir kabul gösterme, yoksulluk, acı ve keder durumlarına uyum sağlamada yardımcı olma, cesaretsizlik ve kriz anlarında destek verme gibi konularda faydalı olmaktadır.

Başka kimselere bağımlı olma, kısıtlı gelir kaynakları ve çeşitli kayıplar, yaşlılarda yardımsızlık ve kontrol kaybı duygusunun oluşmasına sebep olmaktadır. Din bu tür kimseler için gerçek bir ümit kaynağı olabilir. Bu duygusal ihtiyaçlarını karşılamada Allah’a güvenmek, yaşlılar için dayanma gücü sağlayabilir.

Yaşlanma döneminde gerçekleştirilen din eğitimi, yaşlıların ölümü daha makul bir şekilde kabullenmelerine imkân sağlayacaktır. Zira Psikiyatri bilimi, insanların psikolojik sorunlarına çözüm getirmiş, hayata, yaşamaya önem vermiş ama hayata, yaşlılık, ölüm ve ahirete yorum getirme konusunda başarılı olamamıştır. Hatta Psikiyatri ve bilim, ölümü ve ahireti hayatın dışında değerlendirerek ihmal etmesi sonucu ölüm olgusunun anlam verme konusunda başarısız olmuştur.

İnsanların yaşlandıkları zaman Allah’a olan bağlılıklarında daha da artış görüldüğü gözlenmektedir. Gençlik dönemlerinde dine fazla ihtiyaç duymayan insanlar, yaşlandıklarında karşılaştıkları sorunlarla “başa çıkma” yöntemi olarak dine daha çok yönelirler. Çünkü dinî değer ve inançlar, özellikle hayatın trajik anlarında, yoğun gerilim yaşandığı durumlarda gerçekliğin algılanması ve yorumlanmasında pek çok yaşlı insan için temel referans noktasıdır.

Konuyu bir ayet-i kerime ile bitirelim. Fussilet Suresinin 30’uncu ayetinde şöyle buyurulmaktadır: “Rabbimiz Allah’tır diyerek dosdoğru bir hayat yaşayanlar, vefatları anında meleklerden şu müjdeyi alırlar: Korkmayın, üzülmeyin. Aksine size söz verilen cennete kavuşacağınız için sevinin. Biz bu dünyada sizin dostlarınız idik. Ahiret hayatında da yine dostlarınız olacağız. Şu andan itibaren artık canınız çektiği her şey ve Allah’ın size va’dettikleri; O, affı ve bağışı bol olan Rabbinizden bir ikram olarak sizi bekliyor.”

Ne dersiniz, son demlerinde meleklerin kendilerine böyle bir müjde vereceğine inanıyor olmak kadar yaşlı bir mümin için tatmin edici ve huzur verici başka bir şey olabilir mi?…

Konuya devam edeceğiz. Sağlıcakla kalınız efendim…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Kaynak: Fikriyat