Diyanet “kerhane” suçlamasına cevap verebilir mi?

Diyanet “kerhane” suçlamasına cevap verebilir mi?

Tavsiyem Adnan Oktar’ın üzerine gidilmesin. Kediciklerin erotik danslarını izlerken bir de Diyanet imamlarının kıldırdığı namazlar sahih değildir diyerek kuyuya bir taş atarsa o taşı Diyanet-İlahiyat ortaklığı da çıkaramaz.

3 Ocak 2018 tarihli yazısına Diyanet, “ ‘Kerhane’ Suçlamasını Cevapsız Bırakmamalı” başlığı atan Ahmet Hakan şöyle devam ediyor.

DİYANET İşleri Başkanı, Adnan Oktar’a saydırınca…

Adnan Oktar da açtı ağzını yumdu gözünü. Söylediği şu Adnan Oktar’ın:

“Ey Diyanet! Sizin maaşınız kerhanelerden alınan paralarla ödeniyor.”

Diyanet İşleri Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı olalı…Böyle bir saldırıyla karşılaşmadı. Böyle bir lafı…Bir CHP’li falan söyleseydi…

İmamlar ayaklanır, müftüler hakaret davası açar, Diyanet bildiri üstüne bildiri yayınlar, camilerin önünde gösteriler falan yapılırdı. Ama Adnan Oktar söyleyince…

“Tıs” yok. Ne iş?

Diyanet, Adnan Oktar’ın ‘kerhane’ suçlamasını cevapsız bırakmamalı. Bırakmamalı da ne yapmalı ya da ne yapabilir?

Varlığını şimdilik yokluğuna tercih eder olduğumuz Diyanet Anayasal bir kuruluştur. Anayasanın 24. Maddesi İslam’ın toplumsal hayata yön veren yasalarını yasak kapsamına almıştır. Mesela Diyanet üst yönetimi faiz ve zina haramdır der de ( Resmî hutbede faizin haramlığını ancak bir defa dedirtebildik.) Yüce Allah faizi haram kılmıştır, ‘ ülkemizi sömüren bankacılık düzeni yasaklanmalıdır veya genel kadınlarla yapılan ilişki de zinadır, İslâm’ın zina yasağı çizgisinde genel evler kapatılmalıdır,’ diyemez. Demesinin anlamı ve faydası olur da sonucu olmaz. Diyebilecek olanlar da siyasi iktidarlar tarafından üst düzey yönetimlere getirilmez. Merhum Nevzat Yalçıntaş hocamızın ifadesiyle Diyanet’in Ordu yanısıra seküler düzenimizin iki temel kurumundan biri olduğu da unutulmamalıdır…

Adnan Oktar’ı Mistik Paranoyalı deyip geçiştirebilirsiniz. Ama haramlarla yoğrulu bütçeden maaş alma felaketine makul ve meşru bir cevap veremezsiniz. Diyanet de veremez. Yapılması gereken probleme çözüm üretmektir.

Çoğunluğunun Kur’ân ve Sünnet bilmezliği ve îman zaafı sebebiyle gelir kalemlerini helâllaştirecek İslâmi bir düzen getirilmesine bizim Diyanet görevlilerimizin de onay ver(e)meyeceği açıktır. Bu durumda yapılması gereken maaşların bütçenin haram gelirlerinden arındırılan kısmından alınması için gayret sarfetmektir. Saf helâl kaynaktan maaş alınması konusu bütün memurlarımız için de önemlidir. Acı olan Diyanet camiasının büyük çoğunluğunun böyle bir derdi ve talebinin olmamasıdır. Talebi olsa ve öncülük yapabilse problem çözülür.

(Bizim bir teklifimiz var. İstenirse sunarız.)

Müslüman olduğu için konu Ahmet Hakan için de önemlidir. Ahmet Hakan seksüel prodüktörlüğün egemen olduğu Hürriyet’in kendisine ödediği maaşların zemzemle yıkandığını söyleyemez sanırım.

Helal ve Tayyib gıda ile giyinip beslenmenin önemin dile getiren çalışmamızdan bazı paragraflar sunalım:

a. “ Ey iman edenler, Allah’ın sizin için Helâl kıldığı Tayyib nimetleri yasaklamayın ve sınırları da aşmayın. Şüphesiz Allah, sınırları aşanları sevmez. Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden Helâl ve Tayyib olarak yiyin. Kendisine inanmakta olduğunuz Allah’ın emirleri ve yasaklarına aykırılıktan korunun. (Mâide 87,88)

– En doğrusunu Allah bilir-Bu ayetlerin gerçek anlamı şudur:

Siz helâl olan gıdaları yiyin. Ama helâl olan gıdaları Tayyib olarak yiyin; yani helâl yollardan edindiğiniz kazançlarla aldığınız gıdaları yiyin. Bir de üzerinde azgınlık yapılarak genleriyle oynanmamış gıdaî rızıklardan yiyin.(Tâ Hâ 81)Böyle yapabilirseniz varlığı, birliği ve egemenliğine inandığınız Rabbinizin emirleri ve yasaklarına aykırılıktan korunabilirsiniz.

b. Helâl olan rızıklar Tayyip olarak yenilemezse Rabbimizin emirleri ve yasaklarına aykırılıktan korunulamayacağı gibi Şeytan’ın adımlarını izlemekten de korunulamaz. Bakara sûresinin 168. âyetinde Rabbimiz şöyle buyurur:

“Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri Helâl ve Tayyib olarak yiyin ve Şeytan’ın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır.”

Görülüyor ki Helâl ve Tayyib rızıklarla beslenmeden İslâmî çizgide yaşanılamaz ve bu çizgide yaşanılmasına çağrıda bulunulamaz. Fiilen, hiç mi hiç örnek de olunamaz. Peygamberimizin açıklamasına göre yapılan ve dualar makbul olmaz.

Bu durum geneldir ve peygamberleri de içine alır. Onlar da önce Helâl ve Tayyib rızıklardan yemekle emrolunmuşlar, sonra da ilahî yasaları tebliğ dahil salih/güzel amelleri yapmakla yükümlü kılınmışlardır. Rabbimiz bu gerçeği de şöyle açıklar:

“Ey Elçiler/Peygamberler! Tayyib olan nimetlerden yiyin ve salih amellerde bulunun; çünkü gerçekten Ben yapmakta olduklarınızı biliyorum.” 
(Müminûn 51)

Yazımızı noktalarken… Diyanet Kerhane suçlamasına cevap veremez. Zaten yasal olarak veremeyeceği için de -her zaman olduğu gibi- duymamazlıktan gelecektir.

Tavsiyem Adnan Oktar’ın üzerine gidilmesin. 

Kediciklerin erotik danslarını izlerken bir de Diyanet imamlarının kıldırdığı namazlar sahih değildir diyerek kuyuya bir taş atarsa o taşı Diyanet-İlahiyat ortaklığı da çıkaramaz.

Ali Rıza Demircan/ Mirat