FRANKFURT’TA NELER OLMUŞ NELER…

Frankfurt herzelerinden bir örnek: Ömer Özsoy: “Anlaşılan Hz. Muhammed Kur’ân’ı yazılı hale getirmeyi kendi ödevi olarak görmedi. Allah gerçekte yazılı bir metin istemiyordu. Aksine Allah, insanlarla olan ‘esnek iletişimini’ korumak için Kur’ân metninin yazıya dökülmesine karşıydı. Tanrı gerçekten yazılı bir metin mi istiyordu, yoksa inananlarla olan esnek iletişimini korumak için tam tersini mi? ”

FRANKFURT’TA NELER OLMUŞ NELER…

Frankfurt herzelerinden bir örnek: Ömer Özsoy: “Anlaşılan Hz. Muhammed Kur’ân’ı yazılı hale getirmeyi kendi ödevi olarak görmedi. Allah gerçekte yazılı bir metin istemiyordu. Aksine Allah, insanlarla olan ‘esnek iletişimini’ korumak için Kur’ân metninin yazıya dökülmesine karşıydı. Tanrı gerçekten yazılı bir metin mi istiyordu, yoksa inananlarla olan esnek iletişimini korumak için tam tersini mi? ”

MEHMET GÖRMEZ, FRANKFURT’TA KUR’AN’IN ÖRSELENDİĞİ SEMPOZYUMUN AÇILIŞ KONUŞMASINI MI YAPTI?

SEMPOZYUMDA DİLE GETİRİLEN VAHİM İDDİA:

KURAN, ŞİMDİYE DEK SANILDIĞINDAN ÇOK DAHA FAZLA ORANDA SÜRYANİ-HIRİSTİYAN UNSURLARLA DOKUNMUŞ BULUNUYOR…” (!)

1)Frankfurt’ta Düzenlenen Sempozyum ve Mahiyeti

İnternette yer alan haberlere göre, zamanın Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez ve Fazlurrahmancılıkla maruf “Ankara Okulu” müntesibi arkadaşlarından Ömer Özsoy, İlhami Güler, Burhanettin Tatar, Mustafa Öztürk ve Yasin Aktay’ın katılımıyla Frankfurt’ta, “İslam’ın Manevi Mirası: Günümüzde Kuran” konulu bir sempozyum tertiplendi. 05-07 Haziran 2008 tarihleri arasında gerçekleşen sempozyumun, Frankfurt Goethe Üniversitesi bünyesinde faaliyet yapan “İslam Dini Vakıf Profesörlüğü ve İslam Araştırmalarını Teşvik Topluluğu(GEFIS)” üzerinden yürütüldüğü ifade edildi.[1] Bu kurumla Diyanet ve TDV arasındaki organik bağ dolayısıyla sempozyum haddi zatında Diyanet/TDV faaliyeti görünmektedir. Çünkü, İslam Dini Vakıf Profesörlüğünün (Frankfurt İslam İlahiyat Fakültesi), o tarihlerde Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) yönetiminde ve TDV finansmanıyla yurt dışında ilahiyat eğitimi veren kurum olduğu belirtilmekteydi.Başında da Mehmet Görmez tarafından görevlendirilen Ankara İlahiyat Tefsir hocası Prof. Dr. Ömer Özsoy bulunmaktaydı. Basında yer alan bilgiye göre GEFİS, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Goethe Üniversitesi arasında yapılan sözleşme ile kurulan eğitim kurumudur.[2] Tarihselliğin hızlı neferlerinden Ömer Özsoy’un, aynı dönemden Mehmet Görmez’in yakın dostu ve Ankara Okulu’undan dava arkadaşı olarak bilinmektedir. Bu yüzden onu, 2005’li yıllarda açılan İslam Dini Vakıf Profesörlüğü (Frankfurt İslam İlahiyat Fakültesi)’ne yönetici hoca olarak görevlendirdiği belirtilmektedir.

Yukarıda söz ettiğimiz gibi basında, Mehmet Görmez’in Türkiye’den bir grup ekip arkadaşıyla bu toplantıya katıldığı ve toplantıda açılış konuşması yaptığı iddia olunmaktadır. Basına yansıyan bu haberde bir hata söz konusu ise, Mehmet Görmez’in konu ile ilgili bir açıklama yapması beklenir.

2)Sempozyumda Kur’an Aleyhine Söylendiği İddia Edilen Sözler[3]

Medyada yer aldığına göre, sempozyumun ana teması, “çağdaş ve modernist Kur’ân okumaları”dır. Programın açılış oturumunda, Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Rudolf Steinberg ve Frankfurt Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Christian Troll’in yanı sıra Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez de birer konuşma yapıyorlar.[4]

Ömer Özsoy’un sempozyumdaki konuşması, Müslümanların kafasını karma karışık ettiği gibi Yahudi ve Hristiyanları da şaşkına çeviriyor. İslam kültürü bilinci taşıyan Müslümanları ise çileden çıkarıyor.[5]

İşte Ömer Özsoy’un o sözleri:

Anlaşılan Hz. Muhammed Kur’ân’ı yazılı hale getirmeyi kendi ödevi olarak görmedi. Allah gerçekte yazılı bir metin istemiyordu. Aksine Allah, insanlarla olan ‘esnek iletişimini’ korumak için Kur’ân metninin yazıya dökülmesine karşıydı. Tanrı gerçekten yazılı bir metin mi istiyordu, yoksa inananlarla olan esnek iletişimini korumak için tam tersini mi?

Müslümanlar’ın başından beri Kur’an’ı; tarihi ve şifahi bir belge olarak gördüğünden ve algıladığından yola çıkıyorum. Başka türlü olması da olanaksız görülüyor. Çünkü ilk Müslümanlar, yani Kuran’ın hitap ettiği ilk insanlar, Kur’an’ı böyle yaşadılar. Peygamber’in yoldaşları olarak vahiylerin inmesini O’nunla birlikte yaşadılar. Vahyin, Mekke ve Medine devresi ayetlerini inceleyen bilim dallarını da birinci ve ikinci kuşağa borçluyuz. Bir araya toplanan farklı metinlerin ne zaman bir sistematiğe döküldüğü de Müslüman araştırmacılar ile Batılı İslam bilimciler arasında tartışmalı. Birçok Batılı bilim insanına göre bu işlem, Müslümanlar arasındaki genel kanının aksine, çok daha sonraları yapıldı. Kuran’ı yorumlama ihtiyacının Peygamber’in vefatının ardından, yani ikinci kuşakta ortaya çıktı. Kuran’da anlatılmak istenen içeriğin yalnızca yüzde 10’u, Kur’an’ın ayetlerinde bulunabiliyor. Geri kalan kısım, tarihsel bağlamda yorum gerektiriyor. Dolayısıyla Kur’an ne ebediyen geçerli ne de evrensel bir kitaptır.”[6]

Ömer Özsoy’un basın açıklamalarında ve derslerinde de sürekli vurguladığı konular özetle, Kuran’ın onda birinin geçerli olduğu,[7] geri kalanının tarihsel olduğu; Kur’an’ın ebediyen geçerli olmadığı ve evrensel olmadığı, ayrıca Kur’an’ın ilk asırda yazılı metin olmadığı, iddialarıdır.[8]

Ömer Özsoy, 2002 yılında Diyanet tarafından düzenlenen sempozyumda da aynı yaklaşımla, “Kuranın tamamının ilahi/dini bir metin olmadığını, içerisinde hukuk kuralları yer alsa bile, toplumun ve insanın değişkenliği dolayısıyla bu kuralların da değişken olacağı, yani bağlayıcı olmayacağını”[9] savunmakta ve şöyle demektedir: “Kur’an-ı Kerim’in muhteva itibariyle tamamen ilahi, dolayısıyla tamamen dini bir metin gibi, bir bütünlük gibi algılanmasının o denli isabetli olmadığı kanaatindeyim. Ömer Özsoy’un bu görüş ve ifadelerinin yer aldığı kitap, Görmez’in Dini yayınlardan sorumlu Başkan Yardımcısı olduğu dönemde Diyanet tarafından yayınlanmıştır.[10]

Ömer Özsoy’un bu sözleriyle Görmez’in, “Kur’an’ın, kanun metni gibi okunmayıp, ondan sadece ilkeleri çağa taşımak (gerekir)[11] şeklindeki yaklaşımı benzerlik arz etmektedir. Bütün bu sözlerin, “Kur’an’daki hukuk kurallarının bağlayıcı olmadığı”(!) anlamına geldiği açıktır.

Sempozyumdaki bazı oryantalistler de Ömer Özsoy gibi Kur’ân-ı Kerim’in cem edilmesinin sanıldığı gibi İslâm’ın ilk asrında değil, çok sonraları gerçekleştiğini iddia ediyorlar.

Sempozyumda konuşulan konulardan biri de “Kur’an’a Süryani – Hristiyan unsurların karışıp karışmadığı” konusu idi. Bu hususta, “Kuran’ın Süryanca-Aramî Okuma Biçimi: Kuran Dilinin Deşifre Edilmesi Üzerine Bir Katkı” adlı kitabın yazarı Alman Oryantalist Christoph C. Luxenberg’in görüşleri tartışılıyor. Luxenberg, “Kuran, şimdiye dek sanıldığından çok daha fazla oranda Süryani-Hıristiyan unsurlarla dokunmuş bulunuyor. Müslümanların kutsal metni, birçok yerinde Arap yorumcularca ya yanlış okundu ya da yanlış yorumlandı” diyor. Bu görüşü Türkiye’den katılan ilahiyatçıların da desteklediği söyleniyor. Cambridge Üniversitesi’nden Daniel Birnstiel ise, Luxenberg’in çevirilerinin keyfî olduğunu ve Suryani-Arami kavramlarının Arap diline ne zaman girdiği konusunda çok az bilgiye dayandığını ifade ediyor.[12]

Faslı ilim adamı Prof. Dr. Taha Abdurrahman’ın ifadesiyle, “Kur’ân’ı beşerileştirmeye, dekonsakre[13] etmeye ve sekürlerleştirmeye çalışan öncü reformist” Nasr Hâmid Ebû Zeyd, “Müslümanların; vahyin söylediğine değil, söylemek istediğine baktıkları takdirde Tanrı ile ancak iletişime geçebileceğini; ne var ki Müslümanların bu canlı iletişimi bırakıp sadece metne yoğunlaşmaları dolayısıyla Tanrı’yla iletişimi kaybettiklerini” dile getiriyor.[14]

Ebû Zeyd, Diyanet tarafından İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Avrupa Birliği Şûrası’nda da “Kur’an’a tarih içerisinde başka şeylerin de karıştığını ve bu yüzden Kur’an’ın Allah Kelamı olmadığını, olsa bile o devre ait Arap kültüründen oluşan bir kitap olduğunu” iddia eden bir konuşma yapmıştı. Bu sözler üzerine yapılan eleştiriler karşısında Ebû Zeyd’i savunan da Ali Bardakoğluolmuştu.[15] Kendisinin Müslüman alim olduğunu iddia eden Mısır’lı zındık Ebû Zeyd, birkaç yıl öncesinde ölmüştür.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yönetilen Türkiye Diyanet Vakfı tarafından (aracılığıyla) düzenlenen ve Kur’an-ı Kerim aleyhine tebliğlerin yer aldığı sempozyum hakkında bilgi için de bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=145#201803277909

3)Citvit Papazı Körner Kur’an’ı İnkâr Sözlerine Tahammül Edemiyor!

Ömer Özsoy’un sempozyumdaki fikirlerine en çok içerleyen ve sert bir dille eleştiren de Cizvit Papazı Prof. Dr. Felix Körner olmuş.  Körner, sempozyumdaki konuşmasında şunları söylüyor:  

“Özsoy’un Kur’ân’a tarihsel boyut kazandırma yönündeki çalışması, kitabı olan ilâhî bir dinin tefsiri olmaktan çıktı. Özsoy’un Kur’ân çalışması, herkesin kabul edebileceği, tarihsel açıdan allanıp pullanmış etik normlardan ibaret. YaniKur’ân bir ahlâk kitabına indirgenmiş. Dışarıdan gelen her reform girişimi, aslında Kur’ân’ın kendisinde var olan ıslahatçı potansiyeli yok etmektedir.”[16]

Görüldüğü gibi yerli teoloğun Kur’an’ı inkâr eden sözlerine, en aşırı Hristiyan mezhebi olan Cizvit papazı Körner bile tahammül edemiyor. Bunun yanında sempozyuma Türkiye’den katılan tarihselci teologların ise hiç de rahatsız olmadıkları anlaşılıyor. Rahatsız olmaları bir yana, sunum ve konuşmalarıyla bu fikirlere katkıda bulundukları iddia ediliyor. Şayet rahatsız olsalardı, orada müdahale ederlerdi ve bu durum Körner’in tepkisi gibi basına yansırdı. En azından Diyanet ve TDV, kendi gönderdikleri Ömer Özsoy’u görevinden el çektirerek geri çağırırlardı. Gözden ırak yerlerde yapılan bu şenaatleri biz, aylar sonra halkın tepkisi sonucunda basına yansımasından ve Frankfurt İlahiyatındaki öğrencilerin Türkiye’deki bazı hocalara gönderdikleri serzeniş mahiyetli mektuplarından öğreniyoruz.[17] Yoksa Diyanet ya da TDV tarafından ilan edilen bir sempozyum göremiyoruz. Çünkü bazı çalışmaların duyulması, mahalli dışında olsa bile birilerine göre sakıncalıdır! Yukarıda anlatılanlar kamuoyunda ayyuka çıkmış ve Diyanet bu konuda o günlerde susmayı tercih etmiş, başta Ebubekir SİFİL Hoca olmak üzere, yazılarında bu konuyu eleştiren bazı yazarlara da aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmemiştir.

Felix Körner, Ankara Ekolü’nün Almanya’da tanınması için en büyük çaba harcayanlardan biridir. Neden? Elbette Ankara Ekolü’nün İslam’a aykırı tarihselci görüşlerini beğendiği için. Ama bu sefer dozu kaçırmış Ömer Özsoy. Türkiye kaynaklı, çoğunluk tarafından kabul gören reformcu akım “Ankara Okulu”’nun, Almanya’da Ömer Özsoy ile özdeşleştirilmiş olduğu[18] göz önüne alınırsa,Körner’in rahatsızlığının asıl nedeni ortaya çıkacaktır. Zira, Ankara Okulu’nun hareketi, halk nazarında dinsizlikle veya sapıklıkla itham edildiği takdirde halk bu akımdan soğuyup uzaklaşacak ve bu durum misyonerlerin faaliyetlerine zarar verecektir. Körner’in asıl rahatsızlığı bu sebebe dayansa gerektir. Nitekim Körner o tarihlerde Ankara’da yaşamakta ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde “Yeni Hermeneutik Kuramlar” konusunda çalışmalar yapmakta idi. Kendisi aynı zamanda Ankara-Ulus’taki Katolik kilisesinin papazı ve Katolik kilisesi diyalog sorumlusu idi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hadis projesine danışmanlık yaptığı da ileri sürülmektedir. Ayrıca o yıllarda Diyanet imamlarına da AB uyum seminerleri verdiği iddia edilmektedir.[19]

4)Sempozyumun Katılımcı ve Tebliğleri[20]

Üç gün süren sempozyumda, Yahudi ve Hristiyan oryantalistlerle birlikte Görmez ve arkadaşlarının da tebliğ ve konuşmalarıyla katkı sağladıkları, basında yer alan bilgiler arasındadır. Sempozyuma yerli ve yabancı 30 akademisyenin katıldığı ifade edilmiştir.[21]

I. OTURUM: “KUR’ÂN METNİNİN OLUŞUMU”

Oturum Başkanı: Bonn Üniversitesi’nden Prof. Dr. Stefan Wild.

I. Oturum Tebliğleri:

1)Leiden Üniversitesi’nden Nasr Hâmid Ebû Zeyd:

Tebliğ Konusu: “Şam’lı Yahya’nın Meydan Okuması ve Kelâmın Doğuşu.

Ebu Zeyd sunumunda, bildik modernist ve zındık söylemlerini tekrar ediyor.

2)Tel Aviv Üniversitesi’nden Dr. Omar Hamdan:

Tebliğ Konusu: “Kur’ân Ortografisinin (İmlasının) Ortaya Çıkışına Dair Yeni Yaklaşımlar

3)Frankfurt Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ömer Özsoy:

Tebliğ Konusu: “Kur’ân’ın Oluşumuna Dair Müslüman Algısı: Eleştirel Bir Yaklaşım.

Ömer Özsoy’un tebliğindeki zırvaları yukarını yukarıda açıklamıştık.

II. OTURUM: “KUR’ÂN VE KUR’ÂN BİLİMLERİ YORUMLARI

Oturum Başkanı: Bamberg Üniversitesi’nden Prof. Dr. Rotraud Wielandt.

II. Oturum Tebliğleri:

1)Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültes’inden Dr. Mustafa Öztürk:

Tebliğ Konusu: “Müteşabih Kavramı Bağlamında Klasik Tefsir Usûlü ve Ulûm-i Kur’’ân’ın Aktüel Degeri Üzerine.

2)Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. İlhami Güler:

Tebliğ Konusu: “Günümüzde Kur’an Yorumu: Metinlerin Tefsirinden Olayların Teviline.”

III. OTURUM: “KUR’AN HERMENEUTİĞİ”

Oturumu Başkanı: Berlin Free Üniversite’den Prof. Dr. Angelika Neuwirth.

III. Oturum Tebliğleri:

1)Berlin Free Üniversite’den Nicolai Sinai.

Tebliğin Konusu: “Spinoza ve Fazlurrahman Arasında: Tarihsel ve Eleştirel Metot Üzerine Bazı Mülahazalar.”

2) Selçuk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yasin Aktay.

Tebliğin Konusu: “Fundamantalizm ve Sekülerizm Kutupları Arasında Kur’ân Hermeneutiği.

3)Markfield Üniversitesi’nden Dr. Abdullah Şahin.

Tebliğ Konusu: “Çağdaş Kur’ân Hermeneutikleri Gelenek İmitasyonunun ve Batılı Yorumlama Çerçevesine Öykünmenin Ötesine Geçebilir mi? Kur’ân’ın Hermeneutik Anlayışı Üzerine Eleştirel Bir Değerlendirme.”

4)Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Burhanettin Tatar.

Tebliğ Konusu: “Kur’ân Hermeneutiğinin İmkanları ve Sınırları

IV. OTURUM: “KUR’ÂN’IN ESTETİK DENEYİMİ”

Oturum Başkanı: Frankfurt Üniversitesi’nden Prof. Dr. Abdullah Takım.

IV. Oturum Tebliğleri:

1) Frankfurt Üniversitesi’nden Prof. Dr. Abdullah Takım.

Tebliğ Konusu: “Kur’ân’ın Estetik Yönelimi ve Dua”.[22]

5)Frankfurt İlahiyatındaki Kur’an Aleyhine Faaliyetlerde, Diyanet ve Mehmet Görmez’in Sorumluluğu

Frankfurt’ta yapılan bu sempozyumdaki ana temadan dolayı yapılan eleştiriler üzerine Diyanet’ten,[23] “Ömer Özsoy’un bizle bir bağlantısı yoktur; kendisi, Goethe Üniversitesi bünyesinde faaliyet yapmaktadır” mahiyetinde resmi olmayan açıklamalar gelmiştir. Görmez’in ise, bazı önemli zevatla yaptığı şifahi görüşmelerde, “Almanca konuşabilen başkasını bulamadığımızdan mecburen Ömer Özsoy’u görevlendirdik” şeklinde absürt gerekçe ileri sürdüğü belirtilmiştir. Görmez bu açıklamasıyla Ömer Özsoy’u kendilerinin görevlendirdiklerini itiraf ederek gerçeğin gizlenecek yanının olamadığını ortaya koymuştur. Çünkü alınan güçlü haberlere göre Diyanet, TDV aracılığıyla o tarihlerde Ömer Özsoy’la sözleşme yapmış, kendisine ücret ödemiştir. Ömer Özsoy’un Frankfurt’taki faaliyetlerinin yönetim ve finansmanı, o tarihlerde Diyanet’in elinde idi. Mehmet Görmez ise, o dönem Dış İşlerden sorumlu Başkan Yardımcısı idi. Görmez’in Ömer Özsoy’la ilişkisine ise yukarıda değinmiştik.

Elhasıl, Ömer Özsoy’un o tarihlerdeki faaliyetlerinin Diyanet’ten vareste olmadığı ve kendisinin Diyanet emrinde çalıştığı gizlenebilecek durumda değildir. Bugün itibariyle Diyanet ve TDV ile ilintisi var mıdır, yok mudur, doğrusu bilmiyoruz. Ancak, son yıllara kadar, TDV aracılığıyla buraya modernist zihniyetteki teologları belli periyotlarda hoca olarak gönderdiği gelen duyumlar arasındadır. Bu konudaki gerçeklerin saklanma şansı da bir hayli zor olsa gerektir. Zira, en azından o okulda öğrenim gören öğrenciler mevcuttur. Ayrıca, TDV’den ödenen masraflar da başka ad altında olsa da görünecektir. Görünen odur ki o tarihlerde Diyanet, kendi çatısı altında icra edilmesini yıpratıcı gördüğü faaliyetleri, o tarihlerde TDV aracılığıyla yapmakta idi.[24] Daha çok yıpratıcı gördüğü faaliyetleri ise yurt dışına görevlendirdiği Fazlurrahmancı/tarihselci kişiler aracılığıyla yürütmekte idi. NitekimDİB web sitesindeki 27/02/2008 tarihli Anadolu ajansına yapılan basın açıklamasına ilişkin duyuruda, Diyanet İşleri Başkanı, “Frankfurt’taki Goethe üniversitesinde İslam ilahiyatı bölümü kurduklarını ve bazı Avrupa ülkelerinde de benzeri girişimlerinin olduğunu bildirilmiştir.[25]

Yine basında yer aldığına göre, DİB Başkan Yardımcısı sıfatıyla Mehmet Görmez’in, “Ankara Okulu” takım arkadaşlarıyla birlikte sempozyuma bizzat katılarak konuşma yaptığı iddiası, en azından olup bitenden ve konuşulanlardan haberdar olduğu gerçeğini doğrulamaktadır. Kaldı ki Türkiye’den takım arkadaşlarını kendisinin götürdüğü iddia ediliyor. Bu katılımla ilgili masrafların da TDV veya Diyanet tarafından karşılan karşılanmadığı hususu soru işareti taşımaktadır.

Frankfurt’ta gerçekleştirildiği iddia edilen söz konusu sempozyumun katılımcıları ve konuları, “uzaklarda gizli kapaklı iş tutuluyor” diye adeta bağırmaktadır. Tebliğcilerin konuşma içerikleri, hali hayatlarından ve önceden başka yerlerde sundukları tebliğlerin içeriklerinden (Ebu Zeyd, İlhami Güler ve Mustafa Öztürk gibi) anlaşılabilir. Zira, İsrail/Tel Aviv, Berlin, Frankfurt, Bohn, Cambridge, Leiden ve Marksfield Üniversitelerinden katılan oryantalistlerle, “Günümüzde Kur’an” konulu bir sempozyumda, Fazlurrahmancı/tarihselci kimliği ile bilinen Türkiye’den katılımcıların, ne konuşacakları tebliğ başlıklarından da aşağı yukarı bellidir. Özellikle Ebû Zeyd’in bulunduğu bir sempozyumda.[26] Kaldı ki söz konusu sempozyumda sunulan tebliğ başlıkları olsun, basında çıkan özetler olsun, sempozyumda konuşulanlara önemli ölçüde ışık tutmaktadır. Bu bakımdan, Ömer Özsoy, İlhami Güler, Mustafa Öztürk ve Burhanettin Tatar[27] gibi tarihselci/Fazlurrahmancı teologların konuştuklarını az çok tahmin etmek zor değildir. Nitekim sempozyumla ilgili haberlerde, Türkiye’den katılan teologların da yabancı oryantalistlerle aynı paralelde konuştukları belirtilmektedir.[28]

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesine ait görünen bir web sitesinde, yayınladığı biyografisi içerisinde, Mustafa Öztürk de “Zur aktuellen Bedeuting der klassischen Koranauslegungsmethodik und Koranwissenschaften im Kontext des Begriffs mutaschâbih”, Geistiges Erbe des Islam II: Koranwissenschaften heute (Genese, Exegese, Hermeneutik, Asthetik) konulu tebliğini, 5-7 Haziran 2008 tarihlerinde Frankfurt Johann Wolfang Goethe Üniversitesi’nde sunduğunu ilan etmiştir.[29]

Diyanet bağlantısı olması hasebiyle sempozyumun ve Ömer Özsoy’un fikirlerinin kamuoyunda ayyuka çıkmasından sonra o yıllarda Diyanet, eleştirilerin odağı olmamak için, Frankfurt İslam İlahiyatı Fakültesi’nin işleyişinde bazı değişiklikler yaptığını ileri sürmüştür. Bu surette Diyanet’in, göz boyama ve Özsoy bağlantısını karartma yoluna gittiği belirtilmektedir. Dolayısıyla Diyanet, “Ömer Özsoy’un ve Frankfurt Goethe Üniversitesi bünyesindeki İslam Dini Vakıf Profesörlüğü’nünbizle bir bağlantısı yoktur” açıklamalarına devam etmekte idi. Halbuki, Alman “Evangelisch De” sitesinin, Ömer Özsoy’la Ağustos/2010’da gerçekleştirdiği Almanca söyleşide Ömer Özsoy, “2009’da oluşturulan Dini ve Kültürel Araştırmaları Enstitüsü’nün temelinin, altı yıl önce Goethe Üniversitesi DİB arasında yapılan sözleşme ve iş birliği ile “Evangelische Fakültesi” bünyesinde kurulan “İslam Dini Vakıf Profesörlüğüne dayandığını” açıkça belirtmektedir.[30]Başka dillerdeki yabancı sitelerde de Haziran 2008’de yapılan bu sempozyumdan söz edilmektedir.[31]

Ve son bir not: Frankfurt Goethe Üniversitesi bünyesindeki İslam Dini Vakıf Profesörlüğü tarafından 2005 yılında başlatılan Kur’an hakkındaki oryantalist sempozyumların, aynı üniversite bünyesindeki “Dini ve Kültürel Araştırmalar Enstitüsü/İslam İlahiyat Fakültesi” gibi adlarla, Ankara Okuluna mensup yerli teologların katılımıyla, daha sonraki yıllarda da devam ettiği yolunda duyumların alındığını yukarıda belirtmiştik. Bunun yanında, Alman hükümetinin desteğiyle sonradan diğer eyaletlerde açılan İlahiyat Fakültelerinde de benzer faaliyetlerin yürütüldüğü de o yıllarda gelen duyumlar arasındaydı. Son durumlar hakkında malumat sahibi değiliz.

05.04.2010

Gözden Geçirme: 05.04.2011 ve 05.04.2018

Dr. Ahmet GELİŞGEN

www.ahmetgelisgen.com

 

NOT:

1) İşbu yazının kısmen de olsa önceki yıllarda kamuoyuna yayılması üzerine,yazımızda kaynak gösterdiğimiz bazı web sitesi linklerinde yer alan konuya ilişkin dokümanların kaldırıldığı gözlemlenmiştir. Hukukî açıdan bunun bir ehemmiyeti söz konusu değildir. Zira ilgili linklerdeki bilgiler, önceden tarafımızca yazılı doküman haline getirilmiştir. Ayrıca, mahkemelik herhangi bir durum söz konusu olduğunda, ilgili yazının internetteki dokümanı, mahkeme tarafından istenebilecektir.  Bu yüzden biz, içeriği kaldırılan siteleri de kaynaklardan silmedik. (A. Gelişgen)

2) DİB tarafından yönetilen Türkiye Diyanet Vakfı (aracılığıyla) tarafından düzenlenen ve Kur’an-ı Kerim aleyhine tebliğlerin yer aldığı sempozyum hakkında bilgi için de bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=145#201803277909


[http://www.dhaber.com.tr/2]http://www.evangelisch.de/inhalte/101383/27-08-2010/frankfurter-islam-studien-betonen-die-theologie; http://www.evangelisch.de/themen/religion/frankfurter-islam-studien-betonen-die-theologie22277 .

[3] Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yönetilen Türkiye Diyanet Vakfı tarafından (aracılığıyla) düzenlenen ve Kur’an-ı Kerim aleyhine tebliğlerin yer aldığı sempozyum hakkında bilgi için de bkz.http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=145#201803277909

 

 

Diyanetliler Platformu  Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

Dini Haberler Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

Diyanet Duyurular Sayfamız için TIKLAYINIZ