CAMİLERİMİZİ; EMEKLİLER LOKALİNE DÖNÜŞTÜRMEYELİM

Şerafettin Özdemir

” Allah’ın mescidlerin de O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır? Aslında bunların oralara ancak korkarak gitmeleri gerekir. ( Başka türlü gitmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır. ” ( Bakara sûresi, âyet 114 )

Bu ayeti kerimeden yola çıkarak, mescidlerin, camilerin bu günkü halini, cemaatsızlığını, gençlerin orda, burda dolaşmalarını gündeme getireceğim!..

Hakikaten, bu günkü arlam da, cuma namazları dışında, tüm camilerimiz sefilleri, öksüzleri, yalnızlığı yaşamaktadır. Cuma günleri de, gençlerimiz; iki rekat cuma namazını kılar kılmaz, hemen dışarı fırlamakta, arkalarından kovalayanlar var gibi kaçmaktadırlar!..

Her gün, her daim genelde camilere müdavim insanlarda emekli olmuş, dizleri tutmayan, gözlerinin gerleri gitmiş, eli bastonlu yarım yapıldak insanlardır!..( Hanımlar ise, camiiden, cemaatten, cumadan kovulmuş, kendi hallerine terkedilmiş kitlelerdir,.)

Bunlarında, kimileri arka sıralarda taburelerde namaz kılmakta, bir kısmı oturdukları yerlerde, rükudan ve secdeden doğrulurken çatır-çutur sesler çıkararak ibadetlerini kerhen de olsa yapmağa çalışmaktadırlar.

Böylesi cemaatlerimiz, öğle ve ikindi namazlarında camilerde bulunurken, namaz dışında genellikle camiinin avlusunda ibadetsiz, hamdsiz, şükürsüz, Kur’an’sız bir şekilde, oradan, buradan, askerlikten, güncel basit politik sohberlerden dem vurarak oyalanmaktadırlar!..

Camilerimiz ve mescidlerimiz; böylesi insanlara göre, ” emekliler lokali hizmeti görmektedir” evlerinde yük, tabii ki, ne yapacaktı bu insanlar? En güzeli evlerden firar ederek, camii önlerinde oturmak, üç beş yaşdaşları var ise onlarla dereden, tepeden, ordan burdan konuşmak olmaktadır.

” Allah’a ortak koşanlar, kendilerinin kafirliğine bizzat kendileri şahitlik ederlerken, Allah’ın mescitlerini imar etme selahiyetleri yoktur. Onların bütün işleri boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte ebedi kalacaklardır.” ( Tevbe sûresi, âyet 17 )

” Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dos doğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır. ” ( Tevbe sûresi, âyet 18 )

Camilerimizi, emekliler lokali olmaktan nasıl kurtarabiliriz?

Camilerimiz, birer Kur’an mektebi haline dönüştürüldüğü zaman, lokal olmaktan kurtulur, oraya gelen insanlarda yığın yığın insan olur, her yaştan kimseler camilerin müdavimi olurlar.

Diğer taraftan, camilerimizi beş vakte indirgemeliyiz. Yani, öğleyin ne kadar insan var ise, ikindi namazında da aynısı olsun. Akşam, yatsı ve sabah namazlarında aynı heyecanı, imani kalabalığı görmeli ve temaşa etmeliyiz.

Hoca efendiler; bütün vakitlerde dolu dolu hizmet yapacaklar, ve yapmalılardır.. Bir elde Kur’an metni, bir elde Kur’an meali ile, kendilerine ulaştırılan sorulara, suallere şakıyan bülbül kesileceklerdir.

Hoca efendiler; cemaatlerin her çeşit sorularının üstesinden gelmeli, hem Kur’anî, hem Nebevi, hem fıkıh, hem akaid, hem dünya ilimleri hem de ahirete taalluk eden sorular!.. Yani,

Görevlilerimiz, insiyatif üstlenerek, hak ve yetki sahibi olarak, zaman zaman ilmihal kitaplarının dışına taşmalı, örneğin, organ nakli, tüp bebek, faiz, rüşvet, laiklik nedir? İslam; nasıl hükümran olur? konularına yiğitçe, serbestçe cevaplar verilmelidir.

İşte, böylesi durumlarda ve hallerde, camilerimiz, “emekliler lokali ” olmaktan kurtulacak, mektep vazifesi görecek, Kur’an medresesi açılmış olacaktır.

İşte, o zaman şahit olunacaktır ki, öğle namazları nasıl dop dolu ise, sabah namazlarında da cemaatler camiye koşacaklardır.. Bir kere, anlamadan ölüye okunan Kur’an’a bir çeki düzen vermeliyiz..

Ölülerimize rahmet diliyoruz!.. Kur’an’ı, dirilere okuyup, dirileri, yaşayanları kurtarma hususunda çok çok atik davranmalı, okunan hatimleri de dirilere hediye etmeliyiz..

Netice olarak;

Çünkü, sahabe devrinde olmayan, yaşanmamış tatbikatları gnümüz dünyasında yaşamamalıyız.. Gelenek, atalarcılık, adetler, dedim dediler artık gerilerde kalmalıdır.

Yani, camilerimizi sanırım Kur’an mektebi haline getirmiş olursak, o zaman camilerimiz ” emekliler lokali” olmaktan kurtulacak, arzettiğim tatbikatları gündeme almış olursak, ölülerden ziyade dirileri kurtarmış oluruz..

Tabii ki, geleneği bir anda yok etmek, değiştirmek mümkün olmaz. Cemaatten, yakınları ölenler, uhrevi aleme göçmüş olanlar için merasim, anma toplantısı yapılacaktır. O zaman ne yapmalıyız?

Yasin suresini okumalı; hemen akabinde Yasin suresinin Türkçesini de beraberinde izah ederek, o günkü merasime bir renk katmış oluruz. Daha faydalı olunmuş bulunuruz.

Belki, bu tür proğramlar biraz sıkıcı gelebilir ama, dolu dolu anlatırsak, söz arasında Yasin suresinin ayetlerinin detayına inmiş olursak, ayın hareketi, güneşin var oluş sebebi, ateşin bulunuşu gibi Yasin suresindeki ilginç ayetleri de kırmadan, incitmeden anlatırsak, Camileri, yaşlılar merkezi, lokali olmaktan kurtarabiliriz!.. Selam ve dua iye.

Şerafettin Özdemir