Elinde Sopayla Evinin Çatısında Noel Baba Bekleyen Adam
” Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” ( Âl-i İmrân sûresi, âyet 104 )
Tefsir alimleri, bu ayetin emri uyarınca, Müslümanlar içinde, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan bir sosyal kontrol sisteminin bulunmasının farz-ı kifaye olduğunu belirtmişler; ancak, bu görevi üstlenen kişilerde, görevin iyi ve hakkaniyete uygun olarak yerine getirilmesini mümkün kılacak bazı şartların bulunması gerektiğini de işaret etmişlerdir.
Cenab-ı Zül Celalin, kullarına akıl, tefekkür, tezekkür, tedebbür, anlayış, ince düşünce vermesinden dolayı, O’na ne kadar hamdetsek, ne kadar şükretsek bu nimetlerini değerini ifade etmiş olamayız.
Nüfus olarak, millet olarak, milletimiz; 81 milyona yaklaşmış durumdadır. Alimler, ilim adamları, kariyer sahibi insanlar görevlerini yaparlarken, kimi cahil, hanzo, işin ehemmi mühim olduğunu bilemeyen biçare ve zavallılar da; evinin; çatısına çıkarak ” Noel Baba”yı beklerler.
Televizyon kanallarında gördük ki, saçlı, sakallı, cübbeli, sarıklı bir herif, hızını alamayarak, bilgisizce, gülünç bir şekilde çatıya çıkması, akıllıca, düşünceli yapılmış bir iş değildir.
Bu ve buna benzer, ülke içerisinde nice müridan, okumamış insan bulunmaktadır ki, tamamı bu tür şeyleri yapmaya müheyya, gülünç olmaya hazır durumdadırlar!.. Şu ayeti birlikte teati edelim:
” Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için ( Allah’ın varlığını ve birliğini isbatlayan) bir çok deliller vardır.” ( Bakara sûresi, âyet 164 )
Ne yazık ki, gökleri fethetmesi gerekli Müslüman, uzaya, fezaya, yıldızlara yol bulmaya çalışması gereken mümin; güneşin hareketlerini, samanyolunu, galaksileri gözlemesi şart olan inanmış kişi; ne yazık ki, evinin çatısında ” Noel Baba”yı beklemeyi ibadet haline, “görev yapıyorum” durumuna getirmiştir.
Oysa, böylesi gülünç insanları , devletimizin, ıslah ve ruh hastalıkları hastanelerine, merkezlerine götürerek , öylesi yerlerde akli , sıhhi kontrole tabi tutmaları gerekir.
Tıpkı, böylesi evinin çatısında elindeki sopa ile ” Nol Baba”yı bekleyen meczup gibi, yine, televizyon kanallarında görmüş olduk ki, bir kısım ” Tebliğ Cemaatı” adı altında, Taksim meydanında kalabalıkların arasında, güya İslam’ı tebliğ eden, aslında gülünç duruma düşen insanlar görmüş olduk..
Halbu ki, İslam’ı tebliğ işi, başlı başına bir ilim işi, alim görevi, bilinç mükellefiyetidir. Söz konusu bu kişiler, bakarsınız, Taksim’de, bakarsınız Kızılay’da, bakarsınız Batı ülkelerinde bile boy gösterirler.
Bunlar ne yapmaktadırlar? Bana göre kos kocaman bir hiçtir?.. Camilerde, mescidler de yatarlar, uyurlar, istirahat ederler, sarıklarını, cübbelerini sallayarak boy gösterisin de bulunurlar!..
Şimdi, sormadan edemiyorum: Bu kitle; onlarca yıldan bu yana dolaştılar, baston salladılar, giyindiler, kuşandılar, camii köşelerini beklediler, peki, kimi, kimleri ıslah ve irşad ettiler, kimi inandırdılar, hangi insanı ehli iman, takva sahibi kişiler yaptılar? Bana göre, hiç kimseye bir faydaları dokunmadı!..
Böylesi kimseler; ha evinin çatısında ” Noel Baba”yı bekleyen, gözleyen zavallı insan gibi, bunlarda, camii içlerinde yatmayı, uyumayı, dinlenmeyi marifet ve vazife sandılar!..
Oysa, iman tebliğatı, İslam’ı duyurma işi bir donanım, bir eğitim, bir öğretim gerektirmektedir. Her önüne gelen, her sarık saran, cübbe giyen, eline baston alarak yollara düşen kimse, iş yapıyorum derken, nefret, kin, husumet, düşmanlıkta peydah ederler. Nitekim, Taksim’de boy göstermeleri öyle oldu!.. Şu ayeti kerimeyi ve içeriğini düşünelim:
” İşte siz böyle kimselersiniz! Hadi hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda tartıştınız; fakat bilgi sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa ki Allah, her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz.” ( Âl-i İmrân sûresi, âyet 66 )
Hani, Yahudiler ve Hristiyanlar aralarında tartıştılar; birinciler, Hz. İbrahim (as)’ın, bir Yahudi olduğunu, diğerleri ise Hristiyan olduğunu savundular; her iki taraf da, ortaya attıkları iddialarını isbat için deliller, misaller getirmeye çalışıyorlardı.
Halbuki, yukarıda arzettiğim ayette de belirtildiği gibi, Hz. İbrahim (as) ne Yahudi ne de Hristiyan olabilirdi. Çünkü her iki din de Hz. İbrahim’den sonra gelmişti.
Netice olarak;
Müslüman insan, akıllı insandır!.. Aklıyla, düşünerek iş yapan mümindir. Öylesi, evinin çatısında ” Noel Baba”yı elindeki sopa ile bekleyecek kadar çıldırmış zavallı bir kişiliğe sahip değildir.
Behey adam; ” Noel Baba”yı sevmeye bilirsin, kinin, nefretin , husumetin ola bilir!.. ” Noel Baba”yı, çatıda bekleyerek, elinde sopa ile pala sallayarak durduramazsın… Aslolan, İslami kimlik, bilgi, şahsiyet, Kur’anî donanım lazımdır. Zaten bu tür gerekli nimetleri yakaladın mı, çatıda ” Noel Baba”yı beklemezsin!..
Sözlerim, ” Tebliğ Cemaatı” içinde geçerlidir.. Müslüman; büyük düşünmeli, büyük hedeflerin insanı olmalıdır. Hani, İslam aleminde, ” Astroloji” şarlatanlığı çok yaygındır!.. Diğer frenk ülkelerinde ise, ” Astronomi” bilgisi fersah fersah ileri boyutlardadır. Yani,
İslam ve Müslümanlar; büyü, sihir, muskacılık, cincilik, yıldızcılık ilyeri meşgul olur iken, Batılı insanlar da, Ay’a, Merih’e, Mars’a gitmeye çalışmaktadır.. Mes’ele budur..
Rabbimiz; Alemi İslam’a akıl ve bilinç lütfetsin.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir