Mevlüd Gecesi Hk.’da çıkarılan FİTNEYE, İTİBAR ETMEYİNİZ.
29.11.2017 Mevlid Kandili öncesi, ortalıkta bir fitne dolaşıyor. Lütfen dikkat edelim.
Müslim’de geçen bir Hadîs-i Şerifin; “Bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle düzeltin. Elinizle düzeltemiyorsanız dilinizle düzeltin. Dilinizle düzeltemiyorsanız içinizden buğz edin” emri gereği olarak, dilimle (kalemimle) müsbet katkıda bulunmak istiyorum.
Şu mübarek Velâdet gecesinde, İnternet yoluyla atılan bu fitne başlığı şöyle: “GENE CİNAYET GİBİ BİR HATA! Kandili, hem bugün, hem de yarın olarak duyuran Diyanet, neden çıkıp özür dilemiyor?” Bir diğeri de “Mevüt kandili YARIN!”…
Yani, Diyanetin bastırdığı “KAMERÎ AY HESAP ve HARİTALARI” adlı kitabın 55. Sayfasındaki ile Diyanetin takvimleri arasındaki bir günlük farkı, “Matbaa hatasıdır veya bu konudaki birkaç günlük farkların hiçbir önemi yoktur” gibi hüsn-ü zan yapacaklarına, “CİNAYET GİBİ HATA!!!” olarak yaygara yapılması, bir cinayet gibi olmasa bile, tam bir CEHÂLETTİR…
- İspatini arz edeceğim, şöyle ki:
Herkesin malumudur ki, Mevlid “doğum zamanı” demektir. İslâm’da Hz. Muhammed (S.A.V.) ‘in doğum günü, farklı mezheplerde farklı günlerde kutlanabilir. Sünniler Rebiülevvel ayının 11’ini 12’sine bağlayan geceyi, Şiiler de 17. Günü akşamını Mevlid Gecesi olarak adlandırırlar. Bu ve benzeri farklı görüşler, o yıllarda hicri takvim olmadığı için, zannı galip ile ortaya çıkmıştır ve de normaldir. Bu konuda yazılan tarih kaymaları da normal karşılanmalıdır. Çünkü rivayetler farklıdır…
Mevlid geceleri veya kutlamaları hakkında; Ashab-ı Kiram ve 4 Halifeler döneminde lokal anmalar yapıldıysa da, Emevîler ve Abbâsîler dönemlerinde, herhangi bir kutlama olmamıştır. Rebiulevvel ayının On ikinci gecesi olarak değerlendirilen Mevlid kandili, ilk defa hicretten yaklaşık 350-400 sene kadar sonra, Mısır’da, Şii Fâtımî Devleti döneminde kutlanmaya başlamıştır. İlk zamanlarda bid’at olarak değerlendirilip, ihtilâflar bile yaşandıysa da çok geçmeden bid’at-ı HASENE kabul edilerek, Eyyûbîler tarafından da benimsenen bu anma ve geceyi ihya etme programlarında, çeşitli merasimler yapıldı.
Osmanlılarda ise ilk mevlid okuma merasiminin, 1589 yılında III. Murat döneminde icra edildiği öğrenilmektedir. Bir başka kaynağa göre ise Osmanlı Devleti’nde mevlid merasimleri, Süleyman Çelebi’nin Mevlid’inin yazıldığı tarih olan 1409’dan sonraki yıllarda başlar.
- Çok net olarak görülüyor ki, mevlid gecesinin tarihi ve zorunluluğu, diğer Miraç, Kadir, Regaib ve Beraat geceleri gibi ÇOK NET değildir.
Bu kısa açıklamadan sonra, gelelim bir gün evvel kutlamanın mı CİNAYET, yoksa bu kadar açık bir konuda FİTNEYE SEBEP OLMAK MI CİNAYET? Ona bir bakalım.
Yukarıdaki açıklamalarda da görüldüğü gibi Mevlid Gecesini İHYÂ tarihi, diğer mübarek geceler gibi DAKİK değildir. Yani bir gün sonra, bir gün önce olmasının hiçbir mahzuru da yoktur. Bugünkü Diyanet İşleri Başkanlığı hangi günü uygun gördüyse, o gün ihya edilmesi gerekir.
- Bu konuda FİTNE çıkarmaya, hiç gerek yoktur…
Diyanetin kendi kitapçığı ile kendi takvimi arasındaki fark ise hem “matbaa hatası” olarak veya hem de “müsamaha” ile değerlendirilmesi gerekirken, “CİNAYET gibi bir hata” olarak yaygara yapılması tam bir CEHÂLETTİR…
Şayet cehaletten değil ise mutlaka başka bir kuyruk acısından veya başka bir sebepten olduğu akla gelebilir. Bizlere düşen ise şu mübarek gecelerde, bu tür fitnelere rağbet etmemek ve onların ıslahı için dua ederek, Allaha cc havale etmektir…
NOT: 1.) Dikkat edildiyse, o fitneye sebep olan kurum ve kişileri ifşâ etmedim. Çünkü maksadımız, kurum ve kişileri muhatap almak değil, fitneyi veya yanlışı önlemeye çalışmaktır. Rabbim bu mübarek gece hürmetine bizi muvaffak eylesin, onları da islâh eylesin. Âmîn…
2.) Bazı âlimler Mevlid hakkında: “Peygamberimizi SAV öven şairleri, Hz. Muhammed de SAV’de övdüğüne göre, O’nu öven mevlid-i şerifi de okumak ve okutmak bid’at değildir” buyurmaktadırlar. Bera’yı malumat arz ederim.
3.) İki cihan serveri Hz. Muhammed’i SAV, senede bir iki gecede değil, her gün mutlaka defalarca yâd etmemiz, İlâhî bir emirdir. İşte Âyet-i Kerime:
Ahzâb S., 56. Âyet: “Muhakkak ki Allah ve melekleri, o peygambere salâvat ederler. Ey îmân edenler! (Siz de) ona salâvat edin ve (ona) teslîmiyetle salat ve selâm verin!”
- Allah cc kelamından sonra, başka kelâma ne hâcet… Vesselâm.